21/11/2021
Siyasi iktidarın, öğretmenleri itibarsızlaştırma politikalarının bir sonucu olarak ne yazık ki eğitim emekçilerine yönelik şiddet eylemleri son yıllarda giderek artmaktadır.
Neredeyse her geçen gün yurdun bir köşesinde öğretmene şiddet vakası baş gösterirken, MEB hala bu konuya dair engelleyici ya da koruyucu herhangi bir önlem politikası geliştirememiştir.
Bakanlık, öğretmene şiddet utancına son vermek için önce bu sorunu azmettiricisinin bizzat kendisi olduğunu görmek zorundadır.
Bu yaşanan şiddet olayı da göstermiştir ki yönetilemeyen eğitim politikaları nedeniyle, öğretmeni bir eğitimci olarak görmeyip bakıcı gibi gören, öğretmeni veli ve öğrenci gözünde küçük düşürücü uygulamaların hayata geçirildiği okullarımız öğretmenler için güvenli alanlar olmaktan çıkmıştır. Okulları işletme gibi gören, öğretmeni ve müdürü okulun gereksinimleri için para bulma peşinde koşturan anlayış, öğretmeni toplum önünde itibarsızlaştırıp hedef haline getirmektedir.
Eğitim emekçisi meslektaşlarımıza karşı yaşanan bu son şiddet olayı ulusal basına da yansımış ancak Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer’den hala bir ses çıkmamış, ne yazık ki iki satır açıklama yaparak olayı kınayan bir konuşma dahi yapmamıştır. En az bu yaşanan şiddet olayı kadar Sayın bakanın sessiz kalışı da biz eğitim emekçilerini derinde yaralamaktadır.
Öğretmeni itibarsızlaştıran; toplumdaki yerini/ okuldaki işlevini her fırsatta
küçültmeye çalışan politikalar, öğretmene şiddet vakalarının temelidir. Bugüne dek öğretmene şiddet olaylarının faillerinin ceza almaması da dolaylı teşvik niteliğinde olmuştur.
Milli eğitim bakanlığı, eğitimin dinamosu, geleceğin mimarı olan öğretmenlerin maruz kaldığı şiddetin her türlüsüne gerçekten engel olmak istiyorsa, yıllardır yüksek sesle dile getirdiğimiz itirazlara kulak vermelidir. Öğretmenlerin maruz kaldığı esnek ve güvencesiz çalışma dayatması ile ne eğitimdeki kalite artırılabilir ne de öğretmene şiddet engellenebilir.
Bu konudaki her haksız uygulama cezalandırılmadıkça ve yönetici atamalarında liyakat uygulanmadıkça, öğretmenin maruz kaldığı psikolojik şiddet de engellenmiş olmayacaktır.
Eğitim-İş olarak tekrar altını çiziyoruz: Öğretmenin maruz kaldığı fiziki şiddet, yaşadığı sıkıntının sadece görünen yüzüdür. Sefaletin kucağına itilen, yanlış politikalar sonucu toplumdaki statüsü düşürülen, hak etmedikleri koltuklarda keyfi zorbalık yapan okul yöneticilerinin zorbalığına terk edilen öğretmenlerin sorunları çözülmedikçe, doğru işleyen bir eğitim sistemi de ancak hayal olacaktır!
En ücra köşelere tayin edildiğinde bile “yurdumun toprağıdır” diyerek görev alanı kabul eden, hali hazırda yoksulluk ve işsizlikle her an burun buruna getirilen Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim neferleri, toplumda baş tacı edilmesi gerekirken; AKP’nin itibarsızlaştırma politikaları sayesinde her türlü saldırıya açık hale gelmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı’na açık çağrımızdır:
Atatürk’ün dediği üzere yeni nesiller öğretmenlere emanetse, öğretmenlerin çalışma güvenliği de sizlerin sorumluluğudur!
Zira bu elim hadiselerin kendi yanlış politikalarının sonucu olduğunu görmeyen, bu utanç hadiselerini münferit sayan, bu şiddet sarmalına uzaktan bakan, kendi sorumluluğundaki kamu görevlilerinin güvenliğini sağlamaktan aciz bir Bakanlık, bizlerin ve toplumun gözünde hükümsüz olacaktır!
Eğitim-İş olarak bu ve benzer öğretmene şiddet hadiselerinin hepsinin karşısında dikileceğimizi, tüm hukuki yollarla hesap soracağımızı ve tepkimizi tüm demokratik yollarla ortaya koyacağımızı buradan bir kez daha ilan ediyoruz…
BİRLEŞİK KAMU İŞ KONFEDERASYONU İSTANBUL İL BAŞKANI
EĞİTİM İŞ İSTANBUL NOLU ŞUBE BAŞKANI
ALKOÇ TURAN BAŞGÖNÜL